Yazı Nedir?
“Yazma“, düşünceleri ve fikirleri okunabilir bir biçimde iletmek için sembolleri (alfabedeki harfler, noktalama işaretleri ve boşluklar) kullanma sürecidir.
Mümkün olduğu kadar basit bir şekilde ifade etmek gerekirse, bir kelime grubudur. Ama birçok farklı biçimde olabilir.
Bir metin, kitaplar, dergiler, gazeteler veya çevrimiçi içerik gibi yazılı materyaller olabilmektedir. Ancak standart metinle ilişkilendirmeyebileceğimiz başka şeyler de olabilir. Örneğin bundan çok daha önceki ilkel zamanlarda düşüncelerini ifade etmek için taş üzerinde veya başka bir şey üzerindeki yazılı bir sembol, metin filmler, senaryolar, resimler, şarkılar, siyasi karikatürler, reklamlar ve haritalar sayılabilir. Bir şeye kelimelerle ve cümlelerle bakabiliyorsak, onu keşfedebiliyorsak, ondaki anlam katmanlarını bulabiliyorsak ve ondan bilgi ve sonuçlar çıkarabiliyorsak, bir metne bakıyorsunuz demektir.
Yazıyı Kim Kim Buldu?
Yazıyı Kim İcat Etti: Sözlüklere, bilgiye anında erişimin olduğu bir dünyada, yazının başladığı zamanı hayal etmek gerçekten zor iş.
Eski Mezopotamya’daki arkeolojik keşifler; idari ve yasal işlevlerden, şiir ve edebiyata kadar, yazmanın başlangıçtaki gücünü ve amacını göstermektedir.
Mezopotamya, özellikle zaman için farklı dillerin konuşulduğu birçok kültürü barındıran bir bölgeydi. Doğal olarakta bilinen eski eski yazı, MÖ 3400 civarında bu bölge de keşfedilmiştir. Kısacası Sümer şehrinde. Sümer yazsının gelişimi ise yerel malzemelerden etkilenmiştir: tabletler, bunları yazmak için kil ve döneme uygun kalemler gibi..
Sümerce, MÖ 2000 civarında konuşulan bir dil olarak işlevselliğini yitirmiş olsa bile, bilimsel bir dil ve yazı olarak varlığını sürekli olarak korumuştur. Türkiye, Suriye, Mısır, İran gibi ülkeler, Sümerlerin yerini alan Akadlar (tanınabilir adıyla ilk Sam, halkı) tarafından geliştirilen bu yazının daha sonra geliştirilen versiyonlarını benimsediler. Sümer ve ardından gelen Akadlar’ın yaydığı bu yazı kültürü, Babil’de MS 70 civarlarında yok olana kadar üç bin yıldan fazla hayatta kalmayı başarmıştır.
Yazma Nasıl Aletler ile Başladı?
Bu dönemlerde (Mezopotamya) yazma, sivri uçlu bir aletle kile çizilen resim ve sözcükler ile başladı. Bu erken dönem tabletleri, bir kişinin başı ve sol alt tarafta görünen kase ile gösterilen, insanlar için yiyecek erzaklarını kaydetme amacıyla kullanılmıştır. Buradaki piktogramlar ve sayılar, şehirlere tahsis edilen tahıl miktarlarını, çobanları ve bazı işçileri gösterirdi.
Bunun gibi tabletler, yerel liderlerin bilgileri düzenlemesine, daha iyi yönetmesine ve bu verileri arşivlemesine yardımcı oldu. Aslında bürokratik muhasebeyi andırsada, sonraki yüzyıllarda bireyler tarafından kullanılan bu tabletler, kişisel, mülkiyet ve ticari anlaşmaları yapmak ve kaydetmek için kullanılmıştır.
Günlük Yaşamda Resimlerden Yazmaya
Yazı, o dönem de yaşayan birisinin sivri uçlu çizim aracını üçgen bir kamış kalemle (kama) değiştirmeye karar verdiğinde gelişmeye başladı. Kama, sonraki dönemlerde kullanılan baltaya benzeyen savaş aletleri değildi. Bunun yanında o savaş aletlerinin gelişimi de belki bu kama sayesinde gerçekleşmiştir. Kamalar o dönemde farklı resimler ve yazılar yazmak için çeşitli türleri yapılarak gruplandırılmıştır. Daha sonra gruplar daha soyut işaretleri oluşturmaya başladı. Sonrasında çivi yazısı dediğimiz karmaşık sistem ortaya çıktı. Buradaki yaklaşık bin işaret, nesnelerin adlarını gösteriyordu. Aynı zamanda sözcükler, heceleri ve sesleri temsil ediyordu.
Çivi yazısı kayıtları bürokrasi ve dönemin otoritesi hakkında ciddi bilgiler sağlamaktaydı. Ancak aynı zamanda günlük yaşamın birçok büyüleyici yönünü de belgelemekteydi. Bunlara örnek verecek olursak; bireylerin ve ailelerin isteklerini nasıl ifade ettiklerini, evlenip çocuk sahibi olduklarını, nasıl ticaret yaptıklarını ve ibadet ettiklerini ortaya koyabiliriz. Bunun yanında insanlar bu dönemlerde sadece kil üzerine değil, aynı zamanda yukarıda gösterilen altın plaket gibi daha pahalı malzemeler üzerine de yazılar yazmışlardır.
Baba, evliliğin gerçekleşeceği yer olan baş tanrı Kiş’e ve kızının yeni kocası olacak kişiye bu sözleşmeden verir. Buna karşılık koca, kızın babasına ve erkek kardeşlerine başlık gümüşü öderdi. Belge de kil bir zarfın içine alınırdı. Zarfın sol tarafında imzalar, kişisel mühürler ve silindir şeklinde görseller bulunurdu. Yukarıda örnek görsel bulunmaktadır.
Kil Üzerinde İmza Olan Silindir Mühürler
Mezopotamya halkı, bir kil belgeyi imzalamak ve bazen belgenin resmi olarak kapatıldığını garanti etmek için çoğunlukla dayanıklı ve bazen de pahalı malzemelerden yapılan mühürler kullanmışlardır. Birçoğu takı gibi takılabilir veya sabitlenebilir özelliklere sahiptiler.
Yukarıdaki silindir mühürde bir saray fırıncısının adı yazılıdır. Kendisini, daha küçük bir tanrıça tarafından tanıtılan, oturmuş önemli bir tanrının önünde dururken gösterir. Bu kil tabletlere yazmanın en önemli zorluklarından birisi çok sert malzemelerden yapılmış olmalarıydı. Özellikle bu tabletlerin üzerine yazmak için farklı teknikler kullanılmaktaydı.
Çivi Yazısını Kimler Yazdı?
Prorofesyonel çivi yazısı yazarlarına “tablet yazarları” veya yazıcıları denilmekteydi. Eğitimin yavaş yavaş ilerleyen aşamalarında yüzlerce çivi yazısı işareti öğrendiler. Aynı zamanda farklı dillerdeki metinleri ve şablonları ezberlediler. Çoğu erkekti, ancak bazı kadınlar da katip olabilmekteydi.
Öğrencilerin ilgi alanları ve becerileri değişiyordu. Hatta bir atasözü şöyle diyordu: “Bazı yazıcılar büyüler yapan bir adama dönüşüp, utan verici bir yazıcıya olabilirler.” Bu atasözü, o dönemde bazı yazıcıların amaçlarından saparak büyüler yapmaya başladıklarının itirafı gibiydi. Bunun haricinde, işini layıkıyla yapan, yasal belgeler oluşturanların müreffeh bir hayat sürebileğinden bahsedilmekteydi. Aynı zamanda onların matematik, tıp, dini ritüel, kehanet, yasalar, mitoloji gibi alanlarda bilim adamı veya yazarlar olabileceği hatırlatılmaktaydı.
Yukarıdaki tablet, bir yazı okulundaki genç öğrencinin hayatını anlatan 20’den fazla birbirine benzeyen tabletlerden biridir. Öğrenci tablette şunları söylüyor:
“Tabletimi okudum, öğle yemeğimi yedim. Tabletimi hazırladım, yazdım bitirdim. Sonra diğer tabletlerim bana getirilmiştir; ve öğleden sonrada egzersiz yapmam için gerekli olan tabletler geldi.” Kaynak: © The Sumerians: Their History, Culture, and Character, 1963
Tabi bu hikayenin devamı da var. O gün çocuk kendini başarılı hissediyor. Bunun yanında ertesi günü öğretmenleri, geç kalma, konuşma ve kötü el yazısı gibi ihlaller sebebiyle çocuğu defalarca kere dövüyor. Evet yanlış duymanız; dövüyor. Sonrasında, çocuğun babası okul müdürünü yemeğe davet edip, ona hediyeler ve bir miktar para veriyor. Yani kısacası günümüz rüşvetinin farklı bir uygulanış metodunu gerçekleştiriyorlardı. Bu gerçekleşen eylemler, çivi yazarlığının ne kadar önemli bir meslek olduğunun kanıtı gibiydi.
Mezopotamya’da Kültür Ve Medeniyet Nasıldı ?
Bilinen İlk Yazar?
Kraliyet ailesi de dahil olmak üzere, o dönemde birçok insan okuma ve yazmanın temellerini öğrenmişlerdir. Bilinen ilk yazar ise Mezopotamya’yı fetheden ilk kral olan Akad kralı Sargon’un kızı Enheduanna’dır. Aynı zamanda dini şiirler yazan bir rahibeydi.
Çivi yazısı üç bin yıldan fazla bir süre geçerliliğini korumuş olsa da, sonrasında alfabelerin yaygınlaşması ve bu yazı karakterlerinin bilimsel belgeler de olmak üzere yayılması sonucu MS birinci yüzyılın sonlarında tamamen kayboldu.
Çivi Yazısı Nasıl Deşifre Edilmiştir?
1700’lerde, bilim adamları hayatta kalan bazı kil parçaları üzerinden ve anıtlar üzerindeki çivi yazısını deşifre etmeye çalıştılar. Lakin ne yazıldığını çözümleyemediler. 1786 yılında bir Fransız gezgin, yukarıda gözlemlediğiniz bu dramatik ve heybetli gibi gözüken taş anıtı Paris’e getirdiğinde, metinde “Cennetin ordusu, bize içmemiz için sirke veriyor” yazıldığını söylemiştir. Lakin sadece söylemek ile kaldı. Gerçek anlamı deşifre edildiğinde, taşın üzerinde: “bir babanın kızına evlenmesi üzerine verdiği topraktan” bahsedilmekteydi. Aynı zamanda baba, yeni kayınpederinin araziyi kendisinin olarak talep etmeyeceğini şart koşuyordu. Taşın tepesinde görülen boynuzlu, pullu varlık ise sözleşmenin uygun şekilde yürütülmesini denetleyen din bilginlerinin ilahi hamisi Nabu’dur. Bu metin, 1800’lerin ortalarına kadar deşifre edilemeyen Sümer fatihlerinin yazı dili olan Akad çivi yazısıyla yazılmıştır.
Günümüzdeki yazılar ise çivi yazısından sonra belirli kültürler tarafından geliştirilerek günümüz alfabelerine evrilmiştir. Bunun yanında yazı dünyanın birçok yerinde insanların kitlesel olarak en önemli iletişim araçlarından birisidir. Yazının gelişim süreçleri konumuz ile pek ilgili olmadığından yazımızın gelişim süreci ile alâkalı olan kısımlarına yeteri kadar ağırlık vermedik. Sadece yazıyı ilk bulanlardan ve günümüz alfabelerine dönüşmesine aracılık eden kavimlerin varlığından bahsettik.